İş Yaşamında Stres

Son yıllarda dünyayı etkisi altına alan birçok kriz, yerel ve küresel ekonomide faaliyet gösteren işletmeleri fazlasıyla zora soktuğunu görmekteyiz. Öyle ki işletme sahiplerinin yaşadığı problemlerin yanı sıra söz konusu işletmelerdeki çalışan bireylerin endişelerini ve kaygılarını anlamak ise zor değil. Bahsi geçen endişe ve kaygı kavramları çalışan bireylerde stresi gündeme getirmektedir.

Stres, çalışma ya da özel hayatımızdaki davranışlarımızda sadece ilgisizlik oluşturmakla kalmaz, ayrıca belirlenmiş amaçlara ulaşmada bireyleri kayıtsız bırakan çeşitli olgu ve unsurları da doğurur. Stresin insan yaşamındaki olumsuz etkileri yadsınamayacak bir gerçekken özellikle stresin iş yaşamındaki etkisini incelemek ise çok daha fazla önem arz eder. Bu bağlamda karşımıza çalışma psikolojisi kavramı çıkmaktadır. Çalışma psikolojisi, çalışan bireylerin tatmin ve mutlu olmalarını destekleyerek çalışma arzularını yükseltmeyi amaçlar. Buna ek olarak çalışma psikolojisi, çalışma yaşamındaki psişik sorunları bireysel ve örgütsel stratejiler ile azaltma eğilimi sunar. Daha temel ifadeyle, çalışma psikolojisi, bireylere sosyal, psikolojik, ekonomik ve fiziksel bağlamlarda daha konforlu çalışma ortamı sağlamayı hedefler. Bu şekilde stresin, çalışma psikolojisinin odak noktasında yer aldığı görülmektedir. Fakat bilindiği gibi küreselleşmeyle her alanda yerel ölçekten dünya ölçeğine geçişin rekabeti çok daha fazla alevlendirdiğine tanık oluyoruz. Böyle bir ortamda küreselleşmenin etkileri örgütlerin konforlu çalışma ortamlarını engelleyebilmektedir. Dolayısıyla, bu durum doğrudan ya da dolaylı olarak örgüt çalışanlarına olumsuz yansımaktadır. Söz konusu yansımalar, özellikle yöneticilerle olumsuz ilişkiler, olumsuz örgüt politikaları, olumsuz örgüt iklimi, örgütün fiziki çevresi, çalışanın beklentileri ile örgüt beklentilerinin çatışması,  çok fazla ya da çok az iş, zaman baskısı, rol belirsizliği, yetki ve sorumluluk dağılımındaki dengesizlik, düşük ücret, iş kaybı, güvensiz istihdam, sağlıksız iş koşulları gibi pek çok neden strese neden olabilmektedir. Kısacası örgütlerde faaliyet gösteren çalışanların strese maruz kalması neredeyse kaçınılmazdır. Bu kapsamda yapılan bilimsel araştırmalar, insan hayatında stres yaratan birçok faktörün iş yaşamından doğduğunun altını çizmektedir.

 

Daha öncede ifade ettiğim gibi stres çalışma yaşamında daha belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Stres kavramı hakkında yapılan çalışmalar, stresin kontrol altına alınması gerektiğinin altını çizmektedir. Burada söz edilen kontrol altına alma kavramı, bireylerin gerginlik yaratıcı olaylara yönelik direnme eylemini sunmaktadır. Öte yandan bireylerin direnç seviyeleri ise oldukça çeşitlidir. Bahsi geçen çeşitlilik ise bireylerin kişisel özelliklerine bağlı olarak direnmeye yönelik gösterdiği davranışlarındaki çeşitliliği sunmaktadır. Özellikle bu konuda yapılmış araştırmaların, strese dayanıklılığı çoğunlukla X tipi ve Y tipi kişilik bağlamında incelendiği görülmektedir. X tipi kişiliğe sahip olan bireyler sabırsız, rekabetçi, tez canlı, düşük toleranslı, kendisinden ve başkalarından beklentileri yüksek, kontrol edici, fevri, en sade durumları bile stres verici olarak algılayan bireylerdir. Y tipi kişiliğe sahip bireyler ise rahat, uysal, daha az rekabetçi, sabırlı olarak ifade edilir.

 

Bilindiği gibi sağlık, bireylerin fiziksel, sosyal ve ruhsal bakımdan iyi olması olarak tanımlanmaktadır. Öyle ki stresin, bireylerin sağlığı üzerinde olumsuz etki bıraktığını biliriz. Ancak örgütte karşımıza çıkan tüm stres faktörlerinin çalışanlar üzerinde büyük olumsuz etkiler yarattığını söylemek doğru olmaz. Çünkü çeşitli araştırmacılar, stresin bazen motive edici taraflarının olduğunu ifade etmektedir. Buna rağmen altını çizmek istediğim nokta, yanlış yönetilmiş stresin hem çalışana hem de dolaylı olarak örgüte maliyetinin fazla olacağıdır. Bireysel düzeyde stresin çalışan üzerindeki etkilerini azaltmak için birtakım yöntemler kullanılmaktadır. Sıklıkla kullanılan yöntemler, dinlenme, biofeedback (bireyin kendi biyolojik durumu hakkında bilgi edindiği bir süreçtir), düzenli tatil, dengeli beslenme, hobi bulma, bireyin kendisini geliştirmesi ve tanımasıdır.

Özetle, çalışan bireylerin stres seviyelerinin yüksek olması günün sonunda örgüt çıktılarına olumsuz yansıyacaktır. Bu kapsamda örgütler, çalışanların yüksek stres seviyelerinin önüne geçebilmek için birtakım metodlar geliştirerek bunu örgüt felsefesi olarak görmelidirler.

Sağlıkla kalın…

Yorum Bırakın:

E-Posta adresiniz 3. şahıslar ile paylaşılmaz. İletişim için tüm alanlar zorunludur.